27 Temmuz 2010 Salı
akşam'a
kırşehir'de vurulur sazın teline, istanbul'da akşam vakti olur, bir duble rakı içeriz aynı kadehten, sevgilim.
23 Temmuz 2010 Cuma
bir illüzyonsa şayet!
Illusion-Orhan Veli
Eski bir sevdadan kurtulmuşum;
Artık bütün kadınlar güzel;
Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Traş olmuşum;
Sulh olmuş.
Bahar gelmiş.
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat;
Ben de rahatım.
Kaynak: Ses, 1.4.1940
Eski bir sevdadan kurtulmuşum;
Artık bütün kadınlar güzel;
Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Traş olmuşum;
Sulh olmuş.
Bahar gelmiş.
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat;
Ben de rahatım.
Kaynak: Ses, 1.4.1940
akademik dipnot
Bir toplum zenginse, bireylerin elleriyle çalışmalarına gerek yoktur; kendilerini zihin ve ruh etkinliklerine adayabilirler. Gitgide daha çok üniversite, gitgide daha çok öğrenci olacak bizim toplumumuzda. Öğrenciler derece almak istiyorlarsa, tez konuları bulmaları gerekecek. Dünya yüzündeki herşey hakkında tez yazılabildiğine göre, tez konuları da sonsuz sayıda demektir! Sözcüklerle dolu bir sürü sayfa; mezarlıklardan daha yaslı yerler olan arşivlerde üstüste birikiyor. Yaslı, çünkü oraları kimse ziyarete gitmiyor, hatta Azizler yortusu'nda bile. Kültür aşırı üretimden, sözcük çığından, nicelik çılgınlığından yokolup gitmekte. Senin eski ülkendeki bir tek yasaklanmış kitabın bile bizim üniversitelerimizde çiğnenen milyarlarca sözcükten daha değerli olması da bu yüzden işte.
Franz'dan Sabina'ya
Franz'dan Sabina'ya
12 Temmuz 2010 Pazartesi
bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
güftesi celal erten'e, bestesi kadri şençalar'a ait hicaz makamında bir şarkı; hissiyatı tamamen siz dinleyenlere kalmış..."neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, içinde salınan yar olmayınca."
çoğu zaman geceye heceler dökülür, kelimeler kırılır, bir de bakarsınız cümlelerin boynu bükük kamış. siz oturup geceye mânâ biçmek düşer. çünkü, ancak iptidai bir güzellemedir sabahı.
fakat bazen bir tesadüf, bir izlek, bir çağrışım alır sizi olmak istediğiniz geceye götürür. geceye şükretmek boynumuzun borcu. ah geceyi gündüze erdiren güzel.
5 Temmuz 2010 Pazartesi
[bir aşk hikayesi] -3- meliha'nın serzenişi
adi orhan... zalim herif...yüreğimin bam teline dokunmuştu çapkın bakışların...ya ne yapaydım, tatlı sözlerine kandım.
en kötüsü de ne biliyor musun, sevdiğin tarafından unutulmak. unutulduğunu bilmek. unutulduğunu kabullenmek zorunda kalmak. insanlar sevdiklerinin muhayyilesinde varolabilirler ancak. beni gör orhan. ne ben mevlana'yım ne de sen şems'sin biliyorum. ama hilkatli hakikatler bunlar be adam, ne yaparsın.
ahmak herif, bunların hiçbirini anlamadın, anlayamayacaksın da. yirmilik bir pilicin kucağına atlayan sen, orhan sen, sen be adam, ne anlayacaksın bunlardan.
peki şöyle desem, aslında ne sen vardın ne de ben. sen ve ben ancak birlikteyken varolabildik. yaşayanların hayatı ancak akis bulduğunda, karşılık bulduğunda varolabilir. sen şahitlik edesin ki, ben yaşadığımı bileyim. sen gör ki ben yaşayayım. ben baktıkça sen yeniden varol.
evlilik söz vermek demektir be adam, biat etmek demektir. sen uçkurunun peşine düş, olacak iş mi bu senin yaptığın orhan, geber emi, mahvol...
neler unutulmuyor ki be orhan. fakat sen yine de bana, neler unutulmuyor ki, deme orhan. seni unutmamı bekleme. bu sana önem verdiğim için falan değil, bu saatten sonra sen yoksun oğlum artık, bittin benim gözümde. unutmam unutamam, çünkü unutmak kendime yaptığım en büyük saygısızlık olur. e seni unutacaktım da neden yirmi sene senle birlikte oldum be adam? seni unutursam, ben kendi hikayemi, geçmişimi unutmuş olurum.
hem unutmak kabullenmek demek be orhan. bana gidişimi kabullen mi diyorsun? orhan beynim karıncalanıyor, anlıyor musun, artık düşünmekte zorlanıyorum...hayatıma devam etmek istiyorum. tanrım, yarın yepyeni bir sabaha uyanayım, lütfen.
ben seni nasıl unutacağım orhan?
4 Temmuz 2010 Pazar
dilber'in sekiz günü
son zamanlarda izlediğim en iyi yerli film. hikayeyi biliyorsunuz, tahmin ediyorsunuz. fakat film öyle bir yerden bağlıyor ki, sonuna kadar tek nefeste izliyorsunuz. içinizi burksa da hem filme hem hikayeye doyuyorsunuz. aynı zamanda, şunu söylemeli, bir erkeğin ağzından bir kadın filmi dilber'in sekiz günü. dibine vurduran film. cemal şan'a selam olsun.
bir aşık adam türküsü,
bir dupduru kadın yüzü...
bir de upuzun yollar; yürümekle aşınmayan.
duya duya kanıksayıp bi de üzerine beğenmez olduğumuz sevgi sözleri içinde dolanırken,
bir söze gönül bağlayıvermenin hikayesi...
"ruhumun prensesi"
fırat tanış ve nesrin cavadzade'nin dilber ile mehmet'i...
[bir aşk hikayesi] -2- meliha'nın muhasebesi
seni tanıdığım güne lanet olsun, orhan. şu fani hayattaki imtihanım senle başladı, senle bitti. küçük kıyametim oldun.
o gün var ya hani o gün, hani sana "he orhan, evlenelim aşkım" dediğim gün. o kaypak gün, ulan havada yağmurluydu zaten, bu işin olmayacağını hemen o gün anlamam lazımdı. ben yağmuru sevmem orhan. yok efendim yağmur ne kadar romantikmiş, ruha sirayet edermiş, yağmurlu havalarda beraber yürümesini bilmeliymiş, hayat denen bu yolculukta yağmurlar hep sürecekmiş, hava hep kapalı olacakmış, biz birlikte olursak yağmurlar sağanaklar dolular vız gelirmiş. mış miş mış miş. o şemsiyenin sapını birlikte tutalımmış, birimiz yorulunca, o şemsiyeyi diğeri...o sap var ya o sap orhan, o sap senin bir tarafına...ağzımı da bozdurdun benim hayvan herif. ne vardı sanki gitmeyeydin. yine sevseydin beni.
beni bu kapalı havalar mahvetti orhan, senin yağmurdan muzdarip olman mahvetti, saçma sapan romantik tavırların. hayır şimdi düşünüyorum, zerre miktar romantizm de yok, ipe sapa gelmeyen zırvalar. romantizmin r'si yok ulan içerisinde. ah sen ne kolpa bir herifsin orhan. ya sahi orhan sen beni nasıl baştan çıkardın, beni tavlamayı nasıl başardın. esas benim Allah belamı versin, senin o yapmacık ve yüzeysel tavırlarına nasıl katlandım ben orhan. nasıl oldu da "sen neler saçmalıyorsun be adam" diyemedim. neden oracıkta ense köküne bir şaplak atmadım, ne oldu da koşarak uzaklaşmadım. yok yok, ben suçluyum orhan. senin gönlün rahat olsun. git o yirmilik çıtırının yanına sen. bütün hata ben de orhan, seni sevmeyi başaran bu zihniyette sorun.
ah ulan orhan. ben senin için babama karşı gelmedim mi? delikanlı bi kızdım ulan ben, çıktım babamın karşısına "beni bu adama vereceksin" dedim. orhan, hayvan herif, vicdan yoksunu, kırkından sonra azan bünyeni hangi teneşir paklasın be adam. senin yüzünden bütün ailem bana küstü orhan. sadece büyük ablamla konuşuyoruz şimdi. ulan senin yüzünden evlatlıktan reddetti babam beni. adam geldi, "bak kızım, hata ediyorsun, bu adamın ipiyle kuyuya inilmez, kendine gel yavrucum" dedi. ben ne dedim peki orhan. seviyorum, dedim. tek kelime, dört hece. sen hiç sevdin mi orhan, beni bir an olsun gerçekten sevdin mi?
[bir aşk hikayesi] -1- ve orhan meliha'yı aldattı
aşk çiftleşme arzusunda duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur. (milano'dan hay bin kunduz, 16.yy)
aşk, ayakkabılarının kapımın önünde olması demektir, bir de haftasonları audi a4 ile gezmeye çıksak hiç fena olmaz aslına bakarsan, di mi hayatım? (bir postmodern ozan, muhsinu, 21.yy)
orhan, hiddetim daha da artıyor. dünyanın üzerine nefret oklarını salmak üzere olan kolpadan bir afroditim ben. ne zeus ile ne de zeus olmadan. nefertiti ve kibele aşkına, tüm bunları geride bırakıp daha fazla içki içmeliyim. belki geceleri kulübe gitmeliyim. aşk aynı zamanda bir orantısız güç kullanma biçimidir, demişti babam, tutumlu bir biçimde tüketmesini bilmeyenler için bir hızlı tüketim biçimidir. orhan boyun devrilsin, hani beni kötü günümde de sevecektin. rahmetli babam çok haklıymış orhan, görüp görebileceğim en büyük pislik senmişsin.
aşk retrospektif olarak şu şekilde kategorilere ayırabiliriz: bir seksek oyunu olarak aşk, bir vitrin biçimi olarak aşk, bir hükmetme biçimi olarak aşk, bir katliam biçimi olarak aşk. hani seviyodun, nanik, nanik...dandik lan bunun aşkı.
bak orhan yemin ediyorum, gözüm görmesin seni, o yirmilik sürtüğünü gözümün önünden çek, bak Allah'ın adını verdim, mahvederim seni ve "yeni sevgilim" diye ortalıkta gezdiğin o minik sürtüğü. gözümün içine mi sokmaya çalışıyorsun, orhan? ben başka sevgili bulamaz mıyım sanki, orhan? çok da iyisini bulurum afedersin, neden bulamayacak mışım, bulur muyum be orhan? ah be orhan, canım sevgilim. bu yaştan sonra başkalarına da sevgilim diyecektin, beni gıdıkladığın gibi onu da gıdıklama orhan; eğer ona da pazar kahvaltılarında tereyağlı ballı ekmek yedirmeye kalk..ar..sa..n...Allah belanı versin senin orhan, ben bu saatten sonra kime güveneyim, tükettin, mahvettin beni, ben bu saatten sonra aşık mı olurmuşum, muşum, muşum, muşum...Orhan, gerçi aşık da olabilirim, yani büyük konuşmamak lazım şu hayatta. Ama orhan olmuyor yani. Küme düşmüş bir birinci lig takımıyım ben, saygısız herif. Orhan. Han. Han. Han. Ya ben esas kendime kızıyorum, senin gibi bir kansız, adi, mikrop ile nasıl bunca sene yaşamaya katlandım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)