21 Aralık 2009 Pazartesi

bir realite şovun düşündürdükleri: ifşa, şiddet, infaz

simulasyon araçları ile post-modern zamanlarda 'tebliğ metodları' uygulanıyor samanyolu televizyonunda. flash tv'den alışık olduğumuz ifşa ve şiddet biçimlerini bir süredir sunumlarında kullanıyorlar ve kanal günün bazı önemli vakitlerini izleyenlerin suratlarına tokat gibi çarpan, zihinlerini allak bullak eden realite şovlara ayırıyor. amacım, dini-kültürel-ya-da-siyasi duruşlarından ötürü eleştirmek değil -tabii, bu yollu bir eleştiri de getirilebilir, fakat bu yazının konusu değil- bahsetmek istediğim, iyilik ve kötülük mefhumlarının dillendirilirken büründüğü şiddete meyyal karikatürleştirilmiş haller. bilhassa bir program üzerinden ilerlemek istiyorum, aile mahkemesi. bu programda güdülen dert, zulüm görenlerin özel hayatlarını ifşa ederek zalimleri televizyon ekranında yargılamak. kaynanası tarafından tartaklanan gelinler, çocuğunu sokaklarda çalışmaya zorlayan üvey anneler, babası tarafından eve hapsedilen kızlar, annesine işkenceyi reva gören duygusuz evlatlar vb temalar üzerinden ilerliyoruz. taraflar arasında gerçekleşen huzursuzluk ve zulüm teatrel bir biçimde sunulduktan sonra, mazlum ve zalim karakterler ekranda kurulan bir mahkeme önünde yargılanıyor. (bu arada, programın sitesine baktığımda, program hakkında en çok sorulan sorulardan biri, yargılanan zalim kararterlerin program sonunda hapse girip girmediği. bu soruyu görür görmez aklıma, baudrillard ve simulasyon-simulakra muhabbeti geldi. sanalın olağan bir gerçekmiş gibi aldığı haller. realite şovların gerçek hayatı geride bırakması.) program boyunca, tarafların hususi hayatları 'olağanüstü temsiller' halinde ifşa ediliyor. seyircinin, mazlum karakterle özdeşleşmesi için kurgulanan senaryo, dayağın-kavganın gösterilmesine, şiddetin alenen ortaya konulmasına dair. bunun yanında, ortodoks sinemadan alışık olduğumuz üstü kapalı s/empati sürecinin aksine, çok çiğ bir söyleyiş tazrı var bu programın. bu kullanılan dilde de aşikâr. "biçare, iyi kalpli gelin acımasız kaynanası tarafından tartaklanıyordu, çaresiz gelinin bu durumunu gördükçe bizim de yüreğimiz parçalanıyordu. uyarılarımıza rağmen, zalim kaynana gelinine işkence etmekten vazgeçmiyordu." kullanılan sıfatlar ve tamlamalara dikkat etmenizi salık veriyorum. şiddetin ister söylemde olsun ister harekette olsun, bu nevi sunumunu etik bulmadığımı belirtmem gerek; hele bu, seyirciyi bir ajitasyon süreci içinde abadone ediyorsa. daha vahim kısmı ise şu, mahkemenin televizyon ekranında kurulmuş olması ve izleyenlerin kurulan mahkeme aracılığı ile provakatif ajanlar halini alarak yargı sürecine dahil olmaları. hakimin kullandığı dilde bir o kadar vahim, şefkatli olduğu kadar haşin ve şedid. "kızım sana bunu daha evvel söylemedim mi, anlamıyor musun, [bağırarak] otur yerine." ifşa etme, şeytanlaştırma, şiddet ve infaz etme; tüm bunlar gözler önünde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder