güzel bi arkadaşım göndermiş, okudum, beğendim; sizin de hayretinize mucib olur diyerek post ediyorum. yukardaki hatun savita, hindistan'da bir çılgınlığa dönüştüğü söyleniyor. seks tanrıçası. aşağıdaki yazı onun hakkında. kısa bi özet geçmek istiyorum, okumaktan imtina edenlere. hatta fikrimi de eklerim. neoliberal dönemde, cinsel ilişkilerin büründüğü haller üzerine bir okuma yapıyor, yazar kişi, bir porno fantazi serisi üzerinden. bu metinde, hem bir comic-strip üzerinden sosyoiktisadi okuma görüyoruz, hem de hindistan'da neoliberal şehir hayatında hakim olan erkek egemen tahayyüllere dair ipuçları. mesele şu ki, ahlaksal normların sınırlarını yitirmesi üzerine, erkek egemen cinsel tahayyüller yeni serbestiler ve buna bağlı olarak yeni temsiliyetler kazanmış oldular. cinsellik kolayca ulaşılabilecek bir metaya dönüştü. cinselliğin ardılları olan duygusal hazlar bir kenara bırakılıp, ahlak takıntılarının da ötesinde, piyasa koşullarına göre kolayca 'alınıp-verilebilen' ilişkiler hakim algıyı kurguladı. sevgili dostlarım, benim neoliberal aşklar üzerine yaptığım, kendinden menkul değerlendirmelerimi bilirler. elde etmek, fethetmek, 'hatun düşürmek', tüketmek [ki bunlar hakim neoliberal tasavvurlar] kodları üzerine kurulu aşk ilişkilerinin modern-öncesi dönemlerle, hatta gerekirse tasavvufi misaller üzerinden, mukayesesine girerek, çok duygu-ötesi yaban hallerde varolduğunu iddia ediyorum. bir yandan, piyasa koşullarında yeni serbestiler kazanan her türlü ilişkinin -islam paradigmasında kader, 'razı olma,' vefa kavramsalları ile açıklanan- 'biat etme' kültüründen oldukça uzak bir noktada -ki bu 'kırsal'da hala kendini muhafaza ediyor- bir hızlı tüketim kalıbı içerisinde yeni hallere büründüğünü öne sürüyorum. hep birlikte iddia edebiliriz, benim için sakıncası yok. ya da itiraz edersiniz, o da olur. mesele şu, kıyas için hangi paradigmayı aldığınızın ötesinde ilişkilenme süreçlerinde bir metalaşma ve profanlaşma olduğu. vesselam.
http://thefishpond.in/itty/2009/on-savita-bhabhi/
bir de şu var, gündemde, ömer lütfi mete vefat etti. sevgili okur dostlar milliyetçi reflekslerinden, faşizan eğilimlerinden ya da ömür müddet yürüttüğü gündelik siyasal mücadelelerinden şikayet edebilirler. onların tercihidir. benim için mesele şu. o bir şair, aynı zamanda. ömer lütfi, bir şiir ile girmişti hayatıma, erken dönemde. çağrışımları var bu şiirin. ve hatırat.
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder