Foti Benlisoy'un, Ahmet Kaya'yı nasıl anmalı, yazısından alımıştır.
Yıldönümleri, anmalar hiçbir zaman masum ya da gayrisiyasi değildir. Anılan hadise ya da kişi ne kadar radikal olsa da onun hatırası her an ele geçirilip ehlileştirilmeye, konformizmin nesnesi haline getirilmeye açıktır.
İktidar her devirde geçmiş mücadelelerin izlerini ortadan kaldırmaya ya da o izleri yeniden anlamlandırarak onları ehlileştirmeye, normalleştirmeye çalışır. Unutturmak mümkün olmuyorsa, anı depolitize edilir, radikal içeriğinden arındırılır.
Depolitize edilen anı artık ezilenlerin yeni mücadeleleri için bir esin, geçmişteki bir umut kıvılcımı olmaktan çıkar. O artık üzerinde herkesin anlaştığı bir değerdir; ancak tam da herkesçe benimsendiği için değerini yitirmiştir.
Bir hadiseyi, bir kişiyi anmak, hatırlamak onu tekrar etmek değil, yeniden ve çok farklı koşullar altında yeniden oluşturmak, inşa etmektir. Dolayısıyla "geçmişle yüzleşmek" ya da geçmişi anmak, orada bir yerlerde durup bizi bekleyen bir hadisenin ya da figürün yeniden keşfedilmesi, pasifçe hatırlanması değil, onun bugünkü gerçeklik içerisinde yeniden tasarlanmasıdır. Hafıza bu anlamda aktiftir; hafızayla ilişkimiz, sanıldığının aksine, geçmişten çok gelecekle ilgilidir. İnsanlar ancak yeni bir gelecek tasarladıklarında hafızalarını tazeleme ihtiyacı hissederler. Bu anlamda tarihle yaşanan her yüzleşmenin, her hatırlamanın siyasi bir içeriği vardır.
Öyleyse bellek ihmal edilmemesi gereken bir mücadele alanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder