10 Aralık 2010 Cuma

weber üzerine notlar - ik

Derek Sayer, Without Regard for Persons'ta, Weber’i Marx’a karşı ve Marx ile birlikte okur. Weber’e göre modern dünyanın, düzenin kökü rasyonelleşmede aranmalı, kapitalizmde değil. Kapitalizm rasyonelitenin sadece bir yüzü, oysa rasyonel motifler tüm toplumsal yaşama dağılmış durumda; fakat şunu unutmamak gerekli, küresel rasyonelitenin en sarih görüleceği örnek, yine kapitalizm.

Marx üretim koşulları ile üreticiler arasındaki ilişkinin kesildiği bir yabancılaşmadan bahseder; Weber’e göre, bu durum modern toplumsal örgütlenmenin tümüne sızmış durumda. Rasyonelleşme süreçleri beraberinde iktidar araçlarının merkezileşmesini getiriyor, "bürokratik devlet aygıtı" bunun açık bir örneği. Bu tür bir ilişkiden yoksunlaştırma durumu –maddi dünya ile özneler arasında kurulan içkin ilişki- modern özneleri, modern toplumun makineleri haline getiriyor. Bu kurumsal rasyonelleşmenin temel prensibi.

Bir tasavvur olarak bürokrasi, modern yaşamın tüm alanlarına sızıyor, kontrol ediyor. Bürokratik otorite, ancak modern devlette ve kapitalizmin kurumsal gelişimi ile mümkün olabilir. Bu kurallarla belirlenmiş, hiyerarşik, iş bölümünün kesinleştiği ofislerle kurulu bir dünya. Bürokratik disiplin ile tüm kişisel eleştiriler askıya alınıyor; modern özneler, bu disiplin içerisinde mekanikleşmek durumunda. Memuriyet emirlere itaat etmek demek. Weber bu itaatkar halin ve mekanikleşmenin, sabit maaş ve sabir kariyer üzerinden sağlanabildiğini söylüyor.
İster özel sektörde, ister devlette, memuriyet uzman bilgisini ve teknik eğitimi gerektiriyor. Malum, bu rasyonel, ihtisaslaşmış, uzman bilgisi kapitalizmin şiarı. Fakat bu ihtisas sahibi insan profili, "kültürlü adam" idealinden oldukça uzak. Bu memur tipolojisi sadece teknik konularda söz sahibi. Weber bu tipolojiyi, "modern dünyadaki ruhu olmayan uzmanlar" olarak tasvir ediyor. Weber’e göre bu rasyonel-teknik bilginin, bir ruhu ya da hissiyatı yok.

Fakat bunun yanında, bu bürokratik disiplinin kendine has bir etiği var. Bu disiplin, görev bilincini gerektiriyor. Yani, bürokrasinin ahlaksız makineleşmesi, paradoksal bir biçimde, bireylerin iş ahlakını geliştirmelerine bağlı bir durum. Weber’e göre, bu kendini inkar hali ve iş ahlakına tabiiyet olmasa bürokratik model çökerdi.

Weber, bürokratik yapıyı ve tasavvuru mümkün kılan araçlardan bahsediyor, bunlar moderniteye özgü araçlar: dokümantasyon (yani dosyalama); resmi işlerin özel hayattan ayrıştırılması; kamusal olan ile özel olanın, iş hayatı ile özel hayatın ayrıştırılması; son olarak muhasebe kayıtlarının tutulması, defter tutma hadisesi. Bunlar, iktidarın uygulanmasını ve kapitalizmin rasyonel örgütlenmesinin mümkün kılan, hatta meşrulaştıran araçlar.

Marx’a oldukça benzer şekilde, Weber hanenin ya da ailenin ufalmasından bahseder. Tüketimci birim olarak modern hane, anne baba ve çocuklardan oluşuyor. Bu durumda, mülkiyet hakkı aile reisine aittir. Sayer, ataerkilliğin kapitalist üretimin temel ilişkisi olduğunu söyler. Bu yeni aile biçiminde, yeni haneler ancak ekonomik yeterliliğe kavuştuktan sonra kuruluyor. Bu durumda, yeni hanenin ne zaman kurulacağı, kaç çocuk sahibi olunacağı, tamamen ekonomik hesaplara bağlı. Bu tür bir üreme biçimi, Kuzeybatı Avrupa’daki kapitalist gelişmede önemli paya sahip.
Sayer, Marx ve Weber’in bürokrasi kavramsallaştırmalarının oldukça benzer olduğunu söyler. Modern devletteki bürokratik idarenin ön koşulu, gelişmiş para ekonomisi. Dolayısıyla rasyonel bürokratik devlet ile rasyonel kapitalizm arasında sıkı bir ilişki var. Kapitalizmin kamusal ve özel alan ayrımı, ancak bürokrasinin gayri-insani (depersonalized) idaresi ile mümkün olabilir.
Weber’in devlet mefhumu, hakimiyet ilişkisi üzerine kuruludur; devlet meşru bir şiddet kullanır. Modern devletin şiddet kullanması dahil olmak üzere, meşruiyeti, yasalara olan güvenle ve diğer rasyonel kuralların varlığı ile açıklanır. Bu hakimiyet ilişkisinin düzenlenmesini de bürokrasi üstlenir. Bu durum şöyle açıklanır: Eski zamanlardaki gibi belli bir kişiye ya da zümreye sadakat yoktur, modern sadakat gayri şahsidir (impersonal). Sayer’in without regard for persons dediği durum da budur. Weber’de kadı adaleti ve rasyonel adalet ayrımı vardır. Bürokratik olmayan adalet, Kadılık müessesesinde olduğu gibi, keyfilik içerir ve bir lütuf olarak uygulanır. Rasyonel hukuk ise bir takım soyut (abstract) normlara dayanır. Bu durum, aynı zamanda, moderniteyi çok iyi tarif eder: bireyler artık bir takım soyutlamalar ile yönetilmektedir. Bu soyutlamalar, bürokrasinin işleyişini meşrulaştırır.
Bürokratik örgütlenmenin, temel belirleyeni "teknik üstünlüğü"dür. Bürokrasi, bir makine gibidir. Kesinlik, doğruluk, hız, süreklilik, dosyalama üzerinden hareket etme ile adeta bir makineye benzer. "Hata payı yoktur." Gayriinsani bu durum üzerinden, irrasyonel olan, duygusal olan tamamen dışlanmış olur. Weber’e göre, bürokrasi bir kez temellendiğinde ya da kurulduğunda onu yıkmak imkânsızdır. Zira, bürokratik mekanizma ortadan kalkarsa bir kaos oluşur. Bürokrasi bir mekanizmadır, çünkü kişilere bağlı olmadan çalışan bir sistemdir. "Demir kafes metaforu"nda temsil edildiği gibi ondan kaçmak imkansızdır. Sayer, demir kafes yerine başka bir metafor önerir: salyongoz kabuğu/iskeleti. Kabuk/iskelet bir yüktür, fakat onsuz yaşayamazsınız. Fakat, demir kafesten kilidi açıp çıkabilirsiniz. Modern devletin bürokrasiye olan mecburiyeti konusunda, Weber oldukça karamsardır.
Weber’in sosyalizme olan husumeti bu bağlamda anlaşılabilir. Cüsseli bir devlet ve kitle partisi ancak bürokratikleşmeyle sürdürülebilir. Üretim araçlarının toplumsallaştırılması, bürokratik iradenin iktidarını artırır. Sayer'e göre, Weber sosyalizmin kaderini görseydi, şaşırmazdı. Fakat, sosyalist ülkelerde yaşanan bu son, aynı zamanda, Weber’in tezini yanlışlıyor. Bürokrasinin yıkılmaz oluşu artık şüpheli. Weber, sosyalizm/kapitalizm tartışmasında ironik bir pozisyona düşer. Çünkü, rasyonelleşmenin en önemli aracı olan kapitalizm, toplumsal yaşamın tümden bürokratikleşmesini engeller.
Weber’in anti-modernist tavrının altında, rasyonelleşmenin sebep olduğu hala kırıklığı var (disenchanment). Rasyonel ve bilimsel olan, büyüden ve batıl inançlardan kurtarmadı; aynı zamanda, telafi edilmez bir boşluk yarattı. Hayal kırıklığının sebebi budur. Marx dinin eleştirisini tüm eleştirilen başlangıcı sayar, zira "din insanları uyuşturan bir afyondur". Akıl vasıtası ile insanların gözünün açılması, Marx için bir ilerlemedir. Weber’e göre ise, akıl ile ulaşılan bu yeni farkındalık büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştur. Fakat, aynı zamanda, Weber aklı ve bilimi bir zanaat olarak görür; rasyonel akıldan vazgeçmez. Paradoksal bir pozisyona sürüklenir.
"Bilimsel rasyonelite" dünyayı anlamak için bir araçatır, Weber’de. İronik olarak, "bilimsel rasyonelite" ile, rasyonelleşmenin şeytani yönünü anlamaya çalışır. Bilim, değerler konusunda sessizdir; insan hayatına anlamını veren nedir, sorusu bilim ile anlaşılamaz. Bilim ile her şey anlaşılabilir, hesaplanabilir, keyfiliğe yer yoktur. Bu durumda, insanların günlük hayatlarına anlam veren aşkın değerler ortadan kalkar. Bilim bunu telafi edemez, alternatifini de üretmez. Modern durum telafi edilmeyen bir boşluk yaratır. Modern birey ilerleme fikrine tabidir, bu sonu gelmeyen ilerleme tasavvuru içerisinde, ölüm bile anlamını yitirir.
Kapitalizm modern durumu anlamak için sadece bir yüzdür; "rasyonel soyutluk" çok daha şumullüdür. Kapitalizmin hedef alınması, çözümün içkin bir parçasıdır; fakat Weber’in bahsettiği, modern toplumsal yaşamın mekanikleşmesi, rasyonelleşmesi ve bürokratikleşmesi daha şümullü bir bakış gerektirir. Weberian pozisyonun önemi de burada ortaya çıkar. Gerçi, Weber modern durum konusunda oldukça karamsardır; Weber’de Marx’da olduğu gibi özgürlükçü politikalar bulmak pek olası değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder