24 Ocak 2011 Pazartesi
poetik taslak
14 Ocak 2011 Cuma
kimlik ve sınıf - samim akgönül
Genel kabul
Hemen baştan söyleyeyim ki, gene sağa sola çekilmesin. Türkiye’de Kürtlerin vahim kimlik sorunları var. Bu vahim sorunların başında onyıllarca kimliklerinin varlığının dahi tanınmaması geliyordu. Artık Türkiye’de Türklerden farklı bir etnik grubun varlığı en sağcısından en solcusuna, en ‘mozaikçisinden’ en ‘mermercisine’ kadar herkes tarafından kabul edilmiş durumda. Hannah Arendt’in deyişiyle artık hak talep etme hakları var. Elbette bu inkârdan idrâka geçişin bazı sonuçları olacaktır. O da varlığı tanınan kimliğin ifadesine, yaşamasına, varoluşunun devamına getirilen hukuksal, siyasal ve toplumsal engellerin birer birer kaldırılması.
Ancak bu gerçek, Türkiye Kürtlerinin ağır sınıfsal sorunlar yaşadığı gerçeğini de örtemez. Kürtler Kürtlükleri üzerinden ezildikleri için tepkilerini Kürtlükleri üzerinden veriyor, taleplerini kimliksel konulara yoğunlaştırıyor. Fakat bu haklı talepler dizisi, gözlemcileri de sadece kimliksel konulara odaklanmaya itmemeli. En son Mersin araştırması da dahil son beş yıl içinde Türkiye Kürtleri üzerinde yapılan bütün sosyolojik anketler, ülkede yaşayan Kürtlerin ezici bir çoğunluğunun işçi, ırgat, işsiz sınıfında olduklarını apaçık ortaya koyuyor. Yoksulluk, eğitimsizlik, bilgiye ulaşma, kaynakların kullanımı, göçmenlik gibi veriler de Türkiye Kürtlerinin etno-sınıf kavramına çok iyi bir örnek olduğunu gösteriyor. Bir Kürt burjuvazisinin varlığı grubun etno-sınıf özelliğine halel getirmez.
Güneydoğu’dan Karadeniz’e her yıl yaşanan mevsimlik işçiliğin modern köleliğe yakın koşulları artık herkesçe bilinirken, ülkedeki Kürt sorunun sadece kimliksel yönünü görmek ve sadece bu yönde çaba harcamak kanımca kısa ve orta vadede, diğer konularda üretilen çözümlerin toplumsal barışı getirmesine engel olacaktır. Toplumsal barışın, toplumsal adalet olmadan yerleşmesine elbette imkan yok. Anadilinde eğitim elbette bir hak ve bu hakkı Kürtler er ya da geç elde edecekler. Ama ne anadilinde eğitim, ne çift dilli trafik panoları ne de özerklik, Kürtleri bir etno-sınıf olarak sömürülmekten kurtarmaz.
Elbette talepler kimliksel olacaktır. 2004’te Fransa banliyölerinde isyan edenlerin de kimliksel talepleri vardı. Ancak bu talepler göçmen asıllı ‘Arap-Müslüman’ Fransızların başlı başına bir etno-sınıf oluşturdukları gerçeğini örtemez. Aynı 1992 Los Angeles ayaklanmasında Kaliforniya siyahlarının siyah oldukları için ezilen bir homojen grup oluşturdukları gerçeğini örtmediği gibi.
Bu yaklaşıma verilecek cevabı az çok kestirebiliyorum. ‘Acil olan kimliksel taleplerdir, sınıf sorunsalına takılmak bu kimliksel sorunların çözümünü sekteye uğratabilir’. Bu itirazın bir ölçüde doğru olabileceği kabul edilebilir. Fakat ciddi sınıfsal sorunlara eğilmeden, yani toplumsal eşitlik, zenginliğin adil paylaşımı, sermaye-iş gücü ilişkisi gibi solun geleneksel tahlillerini bir tarafa bırakarak Türkiye’de toplumsal çatışmanın sona erdirilemeyeceği de açık. Her şey ‘algılama’, ‘düşmanlaştırma’, ‘ötekileştirme’ ile açıklanamaz ve bazı nesnel verilerin varlığı yadsınamaz. Kanımca sadece sınıfsal yaklaşıma mahkum olmak ne kadar büyük bir hataysa Kürt sorununu sadece bir kimlik sorununa ingirgemek de o kadar hayal kırıklığı yaratacaktır.
12 Ocak 2011 Çarşamba
"ütopyalar güzeldir"
ütopyalar güzeldir from Doruklan Ceylan on Vimeo.
Düşten de mor bir aşkı, yaşadın da gittin yar
Bir gittin ki sus oldu, pusa büründü hisar
Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir
Onu bana verseler vermeseler ne yazar
Ben bir kadın sevdim ki evim artık gül kokar
Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir
ferhan yazmış, ceylan söylemiş, iyi ki söylemiş.
11 Ocak 2011 Salı
2011 hrant dink konferansı
Konferansın 2011 konuşmacısı Michael Cashman, “Düşün ki Yabancı Sensin: Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transcinsiyet Bireylerin Haklarını Savunmak” başlıklı konuşmasının içeriğini şöyle özetliyor:
“Lezbiyen, gey, biseksüel ve transcinsiyet (lgbt) bireyler her toplum ve kültürde daima vardılar ama sahip oldukları insan hakları, diğer cinsel kimlik sahipleriyle eşit olması gereken yaşama ve sevme hakları, diğerlerini memnun etme adına sıklıkla kurban edilmiştir. Lgbt bireylerin eşitlik ve özgürlük taleplerine karşı çıkanlar, din, kültür ve aileyle ilgili değerlere dayanırlar. Siyasi partiler ve siyasetçiler onların eşitlik taleplerini genellikle görmezden gelir ya da doğrudan bunu önlemeye çalışırlar. Pek çok lgbt birey ya ailelerinden uzaklaşıp çifte hayat yaşamak ya da kimliklerini açığa vurmayı tercih edip hayatlarının hemen her alanında ayrımcılık
10 Ocak 2011 Pazartesi
anafor
kapılar açılıyor önümde, kapılar kapanıyor, gecelerin geçtiği yetmezmiş gibi mevsimler geçiyor, anı yakaladığım anlar pek nadir, ruhum bedenime bir türlü teslim olmuyor, kanatlar takıp uçabilmek için daha fazla sarhoş olmak istiyorum,bencilliği bir kenara bırakıp, kapıdan boyun eğip geçmek istorum, boyun eğmek bir tür düşüklük değildir, dünyamıza yabancı olan mütevazilik başlı başına devrimci bir eylemdir - nitekim ne demiş bilen kişi, ibrahim içindeki putları devir- ben olmamak, benden geçmek estetik bir devrim, başkalarının yaraları var sonra, aslında benim pek bilemediğim, gördüğüm ama hissedemediğim,bu arada etik buyurmuyorum size, etik dayatmalar koyamam modern zamanın peygamberleri gibi, ancak kendimi unutma gayretinde canımı yakanı söyleyebilirim, geçip gitsin, bir de senin/sizin canını/zı yakanı dinleyebilirim,gerçi, anlatmak ve dinlemek-ve-anlamak arasında bunca tarihsel materyalist mesafe varken, ne yapacağımı da bilemiyorum açıkçası, metafizik örgütlenmeler de geride kalmış haddi zatında; hadi beraber kaçalım desem, kaçalım desem sonra, sonra sen/siz kaçacak yer yok deseniz, kaçıp gittiğimiz yer de nihayetinde tükenir deseniz, tabii bok olur hayaller ya, mesele içinde bulunduğun kısıtlardan kaçabilme fikrini her an saklı tutmak,bir de sıfırlamak kendini, sıradanlaştırmak, önemli gördüğün noktalarının bundan sonra altını çizme, üstünü çiz gitsin, görme önemlilerini, özelliklerini - ki bir başkası ancak kaybolduğun gecede yıldızlara rastlayabileceğini söylemiyor muydu- kaybol o zaman, sıfırla ben olanı,yeniden varolmaya çalış, varol demiyorum bak, varolmaya yeniden çalış diyorum, kendini unuttuğun vakitlerde, kaçma hayalleri kurarken yeniden sonra; ama aslında kendin olarak, hiç bir şeyini eksiltmeden, kaçmadan, sakınmadan, tam da burada, bulunduğun zamanda, ama gayreten güzeli ne biliyor musun, ilkbahar gelsin, tatlı taze ılık rüzgar.
bir varoluş biçimi olarak sosyalizm, ömer laçiner
6 Ocak 2011 Perşembe
gaza's youth manifesto for change
Fuck Hamas. Fuck Israel. Fuck Fatah. Fuck UN. Fuck UNWRA. Fuck USA! We, the youth in Gaza, are so fed up with Israel, Hamas, the occupation, the violations of human rights and the indifference of the international community! We want to scream and break this wall of silence, injustice and indifference like the Israeli F16’s breaking the wall of sound; scream with all the power in our souls in order to release this immense frustration that consumes us because of this fucking situation we live in; we are like lice between two nails living a nightmare inside a nightmare, no room for hope, no space for freedom. We are sick of being caught in this political struggle; sick of coal dark nights with airplanes circling above our homes; sick of innocent farmers getting shot in the buffer zone because they are taking care of their lands; sick of bearded guys walking around with their guns abusing their power, beating up or incarcerating young people demonstrating for what they believe in; sick of the wall of shame that separates us from the rest of our country and keeps us imprisoned in a stamp-sized piece of land; sick of being portrayed as terrorists, homemade fanatics with explosives in our pockets and evil in our eyes; sick of the indifference we meet from the international community, the so-called experts in expressing concerns and drafting resolutions but cowards in enforcing anything they agree on; we are sick and tired of living a shitty life, being kept in jail by Israel, beaten up by Hamas and completely ignored by the rest of the world.
There is a revolution growing inside of us, an immense dissatisfaction and frustration that will destroy us unless we find a way of canalizing this energy into something that can challenge the status quo and give us some kind of hope. The final drop that made our hearts tremble with frustration and hopelessness happened 30th November, when Hamas’ officers came to Sharek Youth Forum, a leading youth organization (www.sharek.ps) with their guns, lies and aggressiveness, throwing everybody outside, incarcerating some and prohibiting Sharek from working. A few days later, demonstrators in front of Sharek were beaten and some incarcerated. We are really living a nightmare inside a nightmare. It is difficult to find words for the pressure we are under. We barely survived the Operation Cast Lead, where Israel very effectively bombed the shit out of us, destroying thousands of homes and even more lives and dreams. They did not get rid of Hamas, as they intended, but they sure scared us forever and distributed post traumatic stress syndrome to everybody, as there was nowhere to run.
We are youth with heavy hearts. We carry in ourselves a heaviness so immense that it makes it difficult to us to enjoy the sunset. How to enjoy it when dark clouds paint the horizon and bleak memories run past our eyes every time we close them? We smile in order to hide the pain. We laugh in order to forget the war. We hope in order not to commit suicide here and now. During the war we got the unmistakable feeling that Israel wanted to erase us from the face of the earth. During the last years Hamas has been doing all they can to control our thoughts, behaviour and aspirations. We are a generation of young people used to face missiles, carrying what seems to be a impossible mission of living a normal and healthy life, and only barely tolerated by a massive organization that has spread in our society as a malicious cancer disease, causing mayhem and effectively killing all living cells, thoughts and dreams on its way as well as paralyzing people with its terror regime. Not to mention the prison we live in, a prison sustained by a so-called democratic country.
History is repeating itself in its most cruel way and nobody seems to care. We are scared. Here in Gaza we are scared of being incarcerated, interrogated, hit, tortured, bombed, killed. We are afraid of living, because every single step we take has to be considered and well-thought, there are limitations everywhere, we cannot move as we want, say what we want, do what we want, sometimes we even cant think what we want because the occupation has occupied our brains and hearts so terrible that it hurts and it makes us want to shed endless tears of frustration and rage!
We do not want to hate, we do not want to feel all of this feelings, we do not want to be victims anymore. ENOUGH! Enough pain, enough tears, enough suffering, enough control, limitations, unjust justifications, terror, torture, excuses, bombings, sleepless nights, dead civilians, black memories, bleak future, heart aching present, disturbed politics, fanatic politicians, religious bullshit, enough incarceration! WE SAY STOP! This is not the future we want!
We want three things. We want to be free. We want to be able to live a normal life. We want peace. Is that too much to ask? We are a peace movement consistent of young people in Gaza and supporters elsewhere that will not rest until the truth about Gaza is known by everybody in this whole world and in such a degree that no more silent consent or loud indifference will be accepted.
This is the Gazan youth’s manifesto for change!
We will start by destroying the occupation that surrounds ourselves, we will break free from this mental incarceration and regain our dignity and self respect. We will carry our heads high even though we will face resistance. We will work day and night in order to change these miserable conditions we are living under. We will build dreams where we meet walls.
We only hope that you – yes, you reading this statement right now! – can support us. In order to find out how, please write on our wall or contact us directly: freegazayouth@hotmail.com
We want to be free, we want to live, we want peace.
FREE GAZA YOUTH!