14 Ocak 2011 Cuma

kimlik ve sınıf - samim akgönül

Kaynak: Samim Akgönül - Radikal 2 - 9 Ocak 2011

‘Sol’un Kürt sorununa bakışında etnik taleplere uzak durması, daha çok sınıfsal tahlili tercih etmesi sık sık eleştirilir, zamanı geçmiş bulunur. Bu eleştiriler genelde kendilerini solda tanımlayan kişilerden gelir. Kendilerini solda tanımlayanların diğer kendilerini solda tanımlayanlardan hiçbirini beğenmediği ülkemizde bu eleştirilerin hangi sol tarafından hangi sola yöneltildiğini tartışmak beyhude bir uğraş olacağından bunu bir tarafa bırakıp konunun içeriği hakkında yorum yapabiliriz. Böylece kendini solda tanımlayanlara, gene kendini solda tanımlayan bu satırların yazarı hakkında sert eleştiri imkanı doğabilir. 18-19 Aralık 2010’da gerçekleştirilen, sol bir parti olan Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin ‘Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri’ sempozyumunda da buna benzer habitus haline gelen eleştiriler tekrarlanınca bir şeyler çiziktirmek elzem oldu.

Genel kabul
Hemen baştan söyleyeyim ki, gene sağa sola çekilmesin. Türkiye’de Kürtlerin vahim kimlik sorunları var. Bu vahim sorunların başında onyıllarca kimliklerinin varlığının dahi tanınmaması geliyordu. Artık Türkiye’de Türklerden farklı bir etnik grubun varlığı en sağcısından en solcusuna, en ‘mozaikçisinden’ en ‘mermercisine’ kadar herkes tarafından kabul edilmiş durumda. Hannah Arendt’in deyişiyle artık hak talep etme hakları var. Elbette bu inkârdan idrâka geçişin bazı sonuçları olacaktır. O da varlığı tanınan kimliğin ifadesine, yaşamasına, varoluşunun devamına getirilen hukuksal, siyasal ve toplumsal engellerin birer birer kaldırılması.

Ancak bu gerçek, Türkiye Kürtlerinin ağır sınıfsal sorunlar yaşadığı gerçeğini de örtemez. Kürtler Kürtlükleri üzerinden ezildikleri için tepkilerini Kürtlükleri üzerinden veriyor, taleplerini kimliksel konulara yoğunlaştırıyor. Fakat bu haklı talepler dizisi, gözlemcileri de sadece kimliksel konulara odaklanmaya itmemeli. En son Mersin araştırması da dahil son beş yıl içinde Türkiye Kürtleri üzerinde yapılan bütün sosyolojik anketler, ülkede yaşayan Kürtlerin ezici bir çoğunluğunun işçi, ırgat, işsiz sınıfında olduklarını apaçık ortaya koyuyor. Yoksulluk, eğitimsizlik, bilgiye ulaşma, kaynakların kullanımı, göçmenlik gibi veriler de Türkiye Kürtlerinin etno-sınıf kavramına çok iyi bir örnek olduğunu gösteriyor. Bir Kürt burjuvazisinin varlığı grubun etno-sınıf özelliğine halel getirmez.
Güneydoğu’dan Karadeniz’e her yıl yaşanan mevsimlik işçiliğin modern köleliğe yakın koşulları artık herkesçe bilinirken, ülkedeki Kürt sorunun sadece kimliksel yönünü görmek ve sadece bu yönde çaba harcamak kanımca kısa ve orta vadede, diğer konularda üretilen çözümlerin toplumsal barışı getirmesine engel olacaktır. Toplumsal barışın, toplumsal adalet olmadan yerleşmesine elbette imkan yok. Anadilinde eğitim elbette bir hak ve bu hakkı Kürtler er ya da geç elde edecekler. Ama ne anadilinde eğitim, ne çift dilli trafik panoları ne de özerklik, Kürtleri bir etno-sınıf olarak sömürülmekten kurtarmaz.

Elbette talepler kimliksel olacaktır. 2004’te Fransa banliyölerinde isyan edenlerin de kimliksel talepleri vardı. Ancak bu talepler göçmen asıllı ‘Arap-Müslüman’ Fransızların başlı başına bir etno-sınıf oluşturdukları gerçeğini örtemez. Aynı 1992 Los Angeles ayaklanmasında Kaliforniya siyahlarının siyah oldukları için ezilen bir homojen grup oluşturdukları gerçeğini örtmediği gibi.

Bu yaklaşıma verilecek cevabı az çok kestirebiliyorum. ‘Acil olan kimliksel taleplerdir, sınıf sorunsalına takılmak bu kimliksel sorunların çözümünü sekteye uğratabilir’. Bu itirazın bir ölçüde doğru olabileceği kabul edilebilir. Fakat ciddi sınıfsal sorunlara eğilmeden, yani toplumsal eşitlik, zenginliğin adil paylaşımı, sermaye-iş gücü ilişkisi gibi solun geleneksel tahlillerini bir tarafa bırakarak Türkiye’de toplumsal çatışmanın sona erdirilemeyeceği de açık. Her şey ‘algılama’, ‘düşmanlaştırma’, ‘ötekileştirme’ ile açıklanamaz ve bazı nesnel verilerin varlığı yadsınamaz. Kanımca sadece sınıfsal yaklaşıma mahkum olmak ne kadar büyük bir hataysa Kürt sorununu sadece bir kimlik sorununa ingirgemek de o kadar hayal kırıklığı yaratacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder