uzun zamandır internet'e bağlanamıyorum, oysa yazmak için sabırsızlandıklarım epey birikti. birkaç gün evvel, gece uzayınca zelda konuk oldu, intiharın eşiğinde olduğunu söylemişlerdi bir zamanlar. zelda üzerine uzun uzun yazmalı, geniş zamanlarda.
şimdilik. o sadece cemal süreyya'nın zelda'sı değil. benim de zelda'm. güzelim, ölümüm. ece ayhan'ı konuşturmaya çalışmışlar ölümünden sonra. neden zelda intihar etti ece ayhan? bu nasıl anlamsız bir soru, nedir ulan bu rasyonelize edebilme çabası. nilgün'ün ölümünü rasyonelize edebilseydiniz, çok daha kolay devam edebilecektiniz kaybetmeye-durgunluğa tahammülü olmayan hayatlarınıza. yaşamak için sebepler arayadurun, dilendiğinizce rasyonelize etmeye çalışın ölümü...yok ki bir sebebi yaşamanın.
nilgün marmara, sevdiği sevmediği herkese bir öpücük kondurup, kendini boşluğa bıraktı. üzülüyorum, tanımasam da çok özlüyorum. süreyya, akşamın bir vaktinden sonra başka bir nilgün'den bahsediyor, 'daha fazla uzatmayalım' diyebilen bir nilgün. sebepsizliğini, artık bir sebep bulamadığını dürüst bir şekilde ortaya koyan bir nilgün.
güzelim, zelda ve nilgün.
eğer vaktiniz olursa, bir gün nilgün'ün boğaziçi üniversitesi'ndeki yükseklisans tezini de karıştırın. sylvia plath ve sanatı ve intiharı üzerine.
nilgün marmara'dan:
Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum. Öylesine bağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum. Sanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri alarak bu yoğunluğa, olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor. Ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım yok. Hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben. Yere göğe zamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi? Bu kutla tanrının yönetkenliğinde, olmayan ellerimle bir yok-tanrı'yı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını. Kefe'lerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine duygular, duyumlar ve düşünceler yığılıyor, işte yetkin eşitlik...her gün her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor. Bir eskiciden satın alınmış bu teraziyi birgün başka bir eskiciye vereceğim, o gün, tozanlarım her bir yana dağılıp toprağın suyun ölümsüzlüğüne eklemlenecekler ve ben özgürleşeceğim.
bir vakit olur, ilhami çiçek'i anlatırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder